Sonrasında neler oldu, nasıl oldu anlayamadık. Henüz uyku sersemliğini atamamışken olaylar gelişti. Tehlike çanlarının çaldığı ama bizim duyamadığımız gün, oyun olarak her ne kadar üstün taraf olsak da Gençlerbirliği'ne 1 puan verdik evimizde ve 1 günlük liderliğimiz geride kalmış oldu hafta biterken. Devamı başlı başına kaos, keşmekeş..
Galatasaray, Trabzonspor, Orduspor, Manisaspor... 4 maç, 0 puan, yenilen 8 gole karşı atılan yalnız 1 gol!
Sahadaki oyundan bağımsız gerekçelerle de olsa "Yönetim İstifa" seslerinin oyuncularda yarattığı rehavet, gamsızlık, bize dokunmayan yılan bin yaşasıncılık, ve daha bir sürü şey...
10. ayın 26. gününde Olimpiyat Stadyumu'nun boş tribünlerindeki tahmini 26 kişinin önünde, 10 kişilik Belediye'ye karşı 1 dakikalık galibiyet. Kötü gününe denk gelinmiş bir İbb karşısında yalnızca 1 dakikalık sevinç! Buna mutlu mu olmalıyız, bununla mı umutlanmalıyız şimdi biz?
Yazının varacağı bir sonuç yok; bir amacı, mesajı da yok. Yalnızca biraz rahatlamak istedim, dertleşmek istedim... Söylenecek o kadar çok şey birikti ki, hiç bir şey söyleyemez, konuşamaz hale geldim. Bir kuple olsun huzur istiyorum, mutlu olmak istiyorum, çok mu?!
Umutlandırıp utandıranlara selam olsun!
Hani soğuk havada oynanmış berbat bir maç sonrası eve gidince ılık bir duş alır, gevşemek istersin ya. Mayışıp oturursun öyle bir köşede, mümkünse kalorifer peteğine yakın bir minderde. İşte tam o anda yanında kırmızı şarap olsun ve fonda Semiha Yankı. Bugün iyi gider...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder