27.2.11

Polonya'nın Kırmızı Şimşeği

Kryzstof ya da bizim hitap ettiğimiz şekilde Chris. 14 Şubat 2009’da oynanan Gençlerbirliği maçındaki koreografi hazırlıkları esnasında tesadüf eseri stadyumda rastladığımız Polonia Warszawa taraftarı, Polonyalı bir futbol aşığıydı, sonradan Eskişehirspor aşığı da oldu. Birlikte pek çok maça gittik, hatta bunlardan iki tanesi de deplasman maçıydı. Kendisi 2009 Haziran’da Türkiye’den ayrılsa da hala internetten irtibatı koparmadığım bir arkadaş. Elimizde bu kadar orijinal bir insan varken ufak çaplı bir söyleşi yapmak, aradan geçen 2 senenin ardından kendisinin futbola, taraftarlığa, Eskişehirspor’a ve Türk futboluna bakışını sormak istedim. Umarım 
okurken keyif alırsınız.

P: Potatiumk C: Chris

P: Öncelikle röportaj teklifimi kabul ettiğin için teşekkür ederim Chris.
C: Önemli değil “Kanka”. Ayrıca onur duydum. Biliyorsun ben de artık sizden biriyim, kanım siyah kırmızı akıyor.

P: Polonia Warszawa’nın fanatik bir taraftarısın. Nasıl başladı taraftarlık öykün?
C: Önceden maçları sadece televizyondan izliyordum. Sonra babam beni 1998 yılında FC Kopenhagen ile oynadığımız İnterToto Kupası maçına götürdü. Bir iki maça daha babamla gittikten sonra stadyuma tek başıma gitmeye başladım.

P: Bütün maçlara gidiyor musun?
C: Eğer o gün dersim, sınavım veya başka herhangi bir şey yoksa muhakkak giderim.

P: Polonia Warszawa ile yaşadığın en güzel ve en kötü anıların nelerdi?
C: 2000 yılında kazandığımız Polonya Kupası en mutlu anımdı. En kötü anlarım ise lanet olası (bir gün bu kelimeyi böyle çevireceğim hiç aklıma gelmezdi) Legia’ya yenildiğimiz maçlar.

P: Sahi şu Legia meselesi var. Niye bu kadar nefret ediyorsun onlardan?
C: Herhangi özel bir sebebi yok, Varşova’nın iki takımıyız ve birbirimizi sevmiyoruz hepsi bu.

P: Legialı arkadaşların yok mu?
C: Olmaz olur mu? Zaten oturduğum mahallede herkes Legialıdır. Yenildiğimiz derbilerden sonra sokağa çıkmak epey zor oluyor.

P: Anlıyorum. Yunanistan maceran var bir de. Biraz bahsetmek ister misin?

C: Turizm Otelcilik okuyorum. Yunanistan’da staj imkanı buldum. Bu yüzden bir dönem Selanik’te bulundum. PAOK’un bir antrenmanına ve Flávio Conceição’nun imza törenine gitme şansı buldum. Maç olmamasına rağmen harika bir atmosfer vardı.


 

P: Bir konuşmamızda dünyadaki en iyi tribünü PAOK’un yaptığını söylemiştin, yanlış mı hatırlıyorum?
C: Hayır “Hadjim”, doğru hatırlıyorsun. Oradaki coşkuyu tarif edemem sana.

P: Sonra Erasmusla Türkiye’ye geldin. Seninle stadyumda tanışmıştık. Neden stadyuma gelmiştin?
R.Ç: Gerçekten mükemmel kızlar.
C: Türkiye’ye ilk geldiğim gün Anadolu Üniversitesi’ndeki Erasmus koordinatörü olan Osman Gümüşgül isimli arkadaş bize Eskişehirspor’dan bahsetti. Akşam internetten arattığımda Galatasaray’ı 4-2 yendiğiniz maçın görüntülerini buldum. Ertesi gün de stadyuma gelmeye karar verdim. Yanımda arkadaşlarım Michal ve Magda da vardı. Onlar futboldan pek anlamazlar ama yine de “Yaşadığımız şehrin takımının maçlarını oynadığı stadyumunu görmeliyiz.” dedim ve ikna ettim. Sonra bizi stat müdürü büyük bir nezaketle karşıladı ve protokol tribününe aldı. Hatta bize çay bile getirdi.

P: Peki bizle nasıl tanıştın?
C: Stadyumun öbür köşesinde bir grup taraftar gördüm. Yanlış hatırlamıyorsam deplasman tribünüydü.

P: Evet doğru hatırlıyorsun.
C: İşte gördüm ve size doğru koşmaya başladım. Kapıya yöneldim

P: Hayır, tellerin üzerinden atladın.
C: Evet olabilir :)

P: Sonra?
C: Sonra size İngilizce bir şeyler söyledim. Sen karşılık verdin. Beni Türk’e benzettiğini söyledin. Beni alıp bir yere götürdünüz. Meğer koreografi hazırlıyormuşsunuz.

P: Sen de ilk iş eline fırçayı alıp bize yardıma koyulmuştun.
C: Evet, pankart boyamayı çok severim.

P: Bir de stadın duvarına Polonia Warszawa ve Ultras Enigma yazdığını hatırlıyorum. Hatta bizim çocuklar “Aha bu da bizden.” demişlerdi.
C: Sağolsunlar. Sonra sen bizi ertesi günkü maça davet ettin. Telefon numaralarımızı aldık.

P: İlk izlediğin maç Gençlerbirliği maçıydı. O gün bizim hakkımızda neler düşündün?
C: Açıkçası stadyumun bu kadar dolu olacağını tahmin etmiyordum, ayrıca sizin bizden kötü olmadığınızı, hatta daha bile iyi olduğunuzu gördüm. Ancak alışık olmadığım bir şey vardı.

P: Neydi?
C: Taraftarlar çok bölünmüştü. Çok fazla grup vardı.

P: Anlıyorum, bence de bu sıkıntılı bir durum.
C: Hayır, bence değil. Lech Poznan taraftarı da pek çok küçük gruptan oluşmakta ama harika işler başarıyorlar.

P: Her neyse, bizim maçlarda çok heyecanlı ve tutkulu olduğunu gördüm.
C: Çünkü öyleydim “hadjim”. O atmosferde kim maç izlese heyecanlanır. Ben ilk maçtan sonra EsEsli oldum diyebilirim.

P: Unutamadığın maç hangisiydi?
C: Bütün maçlar gerçekten çok özeldi ancak Kocaelispor ve Galatasaray deplasmanlarını hiçbir zaman unutamam. Özellikle Galatasaray maçından bir gün önce Beşiktaş’ın Stadında takımın antrenmanına gidip tezahürat yapmamız çok özel bir anıydı. Tabi ertesi gün 0-1 yenmemiz de.

Facebook Chat'ten röportaj yapan ilk mal benim
P: Seni Ali Sami Yen filelerine tırmanırken hatırlıyorum. Bu arada Kocaelispor şu an 2 lig altımızda.
C: Öyle mi? Çok üzüldüm. Onların da çok iyi bir taraftarı vardı.
(Bu arada çılgın kardeşimiz Chris konudan konuya zıplamaktaydı. Yandaki gibi bir şey dedi. Elçiye zeval olmaz.)

P: Galatasaray, Fenerbahçe ve Beşiktaş’ı pek sevmiyorsun. Neden?
C: Türkiye’de sadece onların maçları yayınlanıyor, gazetelerde, internette sadece onlar var. Ayrıca bildiğim kadarıyla Türkiye’de genel olarak herkes bu takımları tutuyor. Eskişehir hariç tabii. Bu, Türk futbolu açısından çok kötü bence. Polonya’da herkes kendi şehrinin takımını tutar, hatta Legialıların bölgesinde bile ben atkımla formamla gezemem. Belki de taraftarlık kültürleri farklılık gösteriyordur, bilmiyorum.

P: Neyse Chris, bu arada artık bizim maçlarımız da naklen yayınlanıyor. En azından bu da bir gelişmedir. Bu arada, Eskişehirspor’da en sevdiğin futbolcular hangileriydi?
C: Engin Baytar’ı çok beğeniyordum. Bence harika bir orta sahaydı. Ayrıca Batuhan da gece hayatını çok seviyordu belki ama takım için çok kritik gollere imza atmıştı.

P: Bu arada Kayserispor maçı sonrası aldığın Batuhan formasını hala saklıyor musun?
C: Evet, üstelik yıkamadım bile.

P: Son olarak neler söylemek istersin Chris?
C: Eskişehir’de harika günler geçirdim ve bu günleri asla unutmayacağım. Umarım bir gün tekrar birlikte “ES ES ES Kİ Kİ Kİ ESKİ ESKİ ES!” diye bağırabiliriz.
P: Teşekkür ederim, sen de benim tanıdığım en ilginç ve iyi insanlardan birisin. Söyleşi için teşekkür ederim.
2005 yılında aldığım ve bana dar gelen 40. Yıl Forması artık onun.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder