7.7.10

Galiptir Bu Yolda Mağlup


Dünya Kupası henüz başlamadan, takımları inceleyip yazı yazmayı düşünmüştüm. Ama sonra farkettim ki, bir çok kişi yazmış çoktan takımların durumlarını... Ben de hepsini keyifle okuduktan sonra doydum kupa yazısına ve vazgeçtim yazmaktan.

Zaten Dünya Kupası'nı hiç tarafsız izlemedim bugüne kadar. 94 'te Brezilya 98'de Arjantin 2002'de tabiki Türkiye ve 2006'da İspanya keyif verdi bana.. 2010 öncesinde takımların geçmişine ve turnuvaya geliş hikayelerine baktığımda da gözüme Hollanda ilişti ve finale gelene kadar (DK Eleme maçları dahil) büyük keyifle izledim her maçını...


Yıllar yıllar önce, 74'te tarihinin en görkemli takımına sahip olan Hollanda'yı günümüzde "veteran" olarak hala saygı gören Cruyff, Neeskens, Haan gibi top cambazları taşırken televizyonlar yeni yeni uluslararası futbol yayınlarına başlamış ve milli takımlara ilk uluslararası hayran kitlesini kazandırmıştı. Finalde tipik Alman disipliniyle oynayan Beckenbauer, Gerd Muller gibi yıldızlar taviz vermedi ve finale kadar futbol menüsünü bonkörce sunan portakalları yendi. Ancak, dünya Almanya'nın taze kupasını değil, turuncu devrime teğet geçen Hollanda'yı konuşuyordu turnuva sonrasında ve dahi yıllar sonra!


Hollanda'nın taraftarını ayrı sevdim. Tribünde veya maçları izledikleri barlarda istisnasız tek renk olabiliyorlar. Yada, takımları 2010 Dünya Kupası'nda finale çıkarken Antalya'da tatil yapan turuncular birleşip bizim yurdum insanıyla kol kola tura çıkıyor sokağa, hem de tek bir tatsızlık yaşamadan, havaya ateş açmadan(!)


Yine 70lere dönüyoruz, hatta 68-69 sezonundan başlayalım. Türkiye 1. Futbol Ligi'nde o güne kadar klişeleşmiş takımlar dışında bir takım başarıya ulaşamamış, tekelci bir lig halinde süregelmişti 1. Lig. Henüz 3 sezon önce kurulan Eskişehirspor, hiç kimsenin beklemediğini yaptı ve uzun süre 1. sırada götürdü ligin son 3 haftasında Göztepe ve Mersin İdman Yurdu'nun taktığı çelmelerle sendeleyip 2. sıraya devrilerek kaderi değiştirmeye bu kadar yaklaşmışken kendi kadersizliğinin ilkini gerçekleştirdi. Devamında, bilindiği üzere, benzer senaryolar 4-5 yıl sürdü ve "olmayınca olmadı".


Başarı şampiyonluksa eğer, başarısız oldu Eskişehirspor. Ancak tıpkı Hollanda gibi, kaybederken ayakta alkışlatan oldu Kırmızı Şimşekler. Hollanda'nın dünya çapında gördüğü televizyon ilgisinin benzerini daha ulusal çapta Eses yaşamaya başladı bu süreçte. Halk, şampiyon takımı değil de Amigo Orhan'ı konuşuyordu sokakta, Fethi'yi Nihat'ı Ender'i İsmail Arca'yı konuşuyordu. Son dakikaya kadar taviz vermeden oyununu oynayan ama bir türlü olduramayan Kırmızı Şimşekler'i...


2010 itibariyle iki paralel kadersizlikten en az birinin kırılacağına ve totemin bozulacağına inanıyorum. Bunların ilki, kronolojik sıralama gereği Hollanda'nın yaklaşık 40 yıl tehirli de olsa kaldıracağı kupa, diğeri de Eskişehirspor'un yine 40 yıl öncesinden kalan rövanşı : Şampiyonluk!




3 yorum:

  1. Çok güzel bir yazı olmuş, eline sağlık.

    YanıtlaSil
  2. selahattin erdoğan11 Temmuz 2010 01:46

    Kırmızı Şimşekler.... Anadolu Yıldızı...
    Tercüman Gazetesinin spor sayfalarında gördüm ilk aşkımı... O yıllarda senin bahsettiğin turuncuları pek anımsamam lakin, Siyahın yanındaki Kırmızı'ya bitmiş doğrusu... Bahsettiğin klişe takımları yenecek başka bir takım yokmudur acaba diye düşünürken kendimi bir devrim hareketinin içinde buldum. 7 Yaşında "Düşünce Suçu" işlemiştim ve bu devrim hareketine en azından düşüncemle katkıda bulunmuş olduğumu anlıyorum şimdi. Daha sonra sevgimle, sevdamla, hasretimle, gözyaşımla bu devrimin yücelmesine ve yaşamasına katkıda bulundum...
    Evet belki Eskişehirspor şampiyon olamadı ama hiç kimse inkar edemezki, bu ülkede futbol devriminin tek adresi ESKİŞEHİR ve ESKİŞEHİRSPOR'dur... Devrimler arkasında halk desteği varsa devrimdir. Ve evet o yıllarda Eskişehirspor tüm Anadolu Halkı'nın desteğini alarak gerçekleştirdi bu devrimi. Ben de o Anadolu Halkı'ndan sadece birisiyim. Eskişehir'de doğmadım. Eskişehir'de doymadım. Hatta yakın zamana kadar onlarca yıl Eskişehirli bir tanıdığım dahi olmadan Eskişehirspor sevgisini yaşattım, büyüttüm yüreğimde... Ve benim gibi nice Anadolu insanı... Türk Futbolu'nda devrim o zamanlar gerçekleşti ve bitti. Türk Futbolu'nun devrimcisi ise, halen yüreklerimizi yakmaya devam ediyor. Trabzonspor ve arkasından Bursaspor üç takım dışında şampiyon olan Anadolu Takımları olarak futbol tarihimizde yerlerini aldılar. Onlara saygı duyuyoruz ve başarılarını yüreklerimizde paylaşıyoruz. Ancak her ikisi de Eskişehirspor'un şampiyon olmadan gerçekleştirdiği devrimde yaşananları yaşamadılar. Türkiye'de futbol alanında Devrim kelimesini Eskişehirspor7un dışında bir takım ile telaffuz edebilmek için öncelikle Devrim kelimesini çok iyi tahlil etmek gerekli. Bu tahlili yaptıktan sonra eminim ki, hiç kimse Devrim kelimesini Eskişehir ve Eskişehirspor başka bir il ve takım için kullanmaya cesaret edemeyeceklerdir...

    Bu güzel yazın için teşekkürler Özgür kardeşim...

    YanıtlaSil
  3. ellerine sağlık.eskişehirsporun anadolu devrimini çok güzel anlatmışsın.saadettin küçükçolak,

    YanıtlaSil