Yine yenildiğimiz bir maç sonrası, bilgisayarımda eski fotoğrafların olduğu klasörü açtım.. 768 fotoğraf birikmiş yıllar içinden derlenen. Tek tek baktım, hepsini ayrı ayrı yaşadım yeniden... Nerelere yükselmiş, ne dipsiz kuyulara düşmüşüz...
Henüz Türkiye 1. Ligi, İstanbul dışında bir şehirden takımı bünyesinde barındırıyor olma fikrine adapte olamamışken, şampiyonluğu tam 3 defa kaçırmışız, hele ki 2 tanesi 3'er puanla... Sonrasında o zamanın Fuar Şehirleri Kupası'nda (Uefa Avrupa Ligi'ne tekabül eder günümüzde) Sevilla'yı elemişiz son 10 dakikada gelen 3 golle... Öyle ani, öyle sert bir etki oluşmuş ki, Eskişehirspor, karşısında dikilecek bir güç bulamadığından, adeta bir şimşek gibi görüntüsüyle, gürültüsünü yarıştırmış sahada...
Aradan yıllar geçerken istediğimiz gibi gitmemiş işler. Direksiyon başında uykuya dalan otobüs şoförü gibi çıkmışız yoldan, hem de içinde binlerce yolcusuyla! Şampiyonluk yolundan çıktığımız yetmezmiş gibi şarampole yuvarlanmışız bir de...
Yılar yılları kovalarken biz çakılıp kalmışız düştüğümüz çukurda. Çoğu bugün kulübü kapatmış, bir kısmı amatör kümede, bir kısmı alt liglerde orta sıralarda oynayan takımlara karşı 20 bin kişi tezahürat yapmışız Avrupa'da kupalara yürür gibi.. Gün gelmiş kapasitenin üzerinde taraftar almaktan ceza almış, bir nevi deliliğimizi tescillemişiz... O yıllarda Eskişehirspor forması giyen futbolcular hayatları boyunca belki hiç 1. Lig'de bir takımda oynamadı, ama o taraftar sayesinde 1. seviyede taraftar karşısında çıktı sahaya her biri...
2. Lig'e (!) çıkabilmek için final maçına gittik on binler olup... Ankara'daki tarihi Cebeci Stadı kapasitesini ilk defa dolu gördü yıkılma arefesinde...
Sonrasında, birden bire nasıl olduysa uyandık o derin uykudan. Yolumuzdan, hiç sapmak istemediğimiz hedefimizden çok uzaklaştığımızı gördük. Ancak, biz o uykudayken bile yolumuza devam ettik rüyalarımızda. Yıllarca ürküttüğümüz rakiplerimize biraz gırgır, çoğu zaman ciddi mesajlar yolladık bizi unutmasınlar diye... Unutmak istediler, geri dönmemizi istemediler... Ama döndük!
inönü'yü yaktık Süper Lig'e dönerken... Yıllar önce olduğu gibi İstanbul'dan başladı yine devrim!
Şimdi, yüzümüze soğuk su çarptık ve kendimize geldik... Artık geçmişten çıkardığımız dersler var. "Sürekli kazanan takımlar, kaybedince normalden daha büyük zarar görür" klişesi vardır mesela. Biz kaybetmeyi öğrendik; dibe vurmadan yükselemezsin derler, biz dibe vurduk ve yükselmeyi öğrendik sonrasında. Ya da hor görmemeyi öğrendik, zor duruma düşen rakiplerimizi, başarıya bir adım kala tökezleyen takımın taraftarlarını... Büyük konuşmamayı öğrendik; düşmeyiz, kaybetmeyiz gibi kelimeleri sildik kafamızdan, onun yerine "Düşsek de, yenilsek de büyük bir yumruk olarak yerimizi almaya devam edeceğiz" cümlesini kazıdık beyinlerimize...
Vaktidir artık... Önce istikrar, sonrasında başarı bekliyor bizi. Başarı dediysem öyle, ligi 2. bitirmek, Avrupa'da tur atlamak falan değil... Egale edilen başarılar ancak tebessüm oluşturur yüzlerde. Bunca senedir bekleyen binlerce Esesli, tebessüm değil gülmek, sevinç çığlıkları atmak ister artık haklı olarak!
şampiyonluk yeminim hala durur!
YanıtlaSil