1.2.11

Fiyaskonun Adı : TRT



Yıllar önce açılmış bu pankart. O günden bugüne bir arpa boyu yol kat edemediğimiz için geçerliliğini korumaya devam ediyor bu nazik talep...


Eskişehirspor-Konyaspor maçı pazartesi gününde Süper Lig'de oynanan tek maçtı ama toplam 54 saniyelik özet görüntü ve 3 cümleyle bitirdiler yayını, şaka gibi. Cumartesi yada pazar günü oynandığı takdirde gece yarısı da olsa en azından 3 dakikalık özet gösterilir ve nezaketen bir iki klişe yorum yapılırdı. "Anadolu'nun güçlü takımlarından......... " , "Taraftar yine güzel şovlar sunmuş izleyicilere....." gibi sözlerle önce nabza şerbeti verilir, akabinde oynanan futbolun 90 dakikasını izlemeye tenezzül bile etmemiş eski futbolcu veya teknik direktör bozması biri çıkar ve "büyük(!) takımlarda oynayacak kapasitede oyuncu bak şu 20 numara" gibi saçmalıklar sunar önümüze, biz de afiyetle yeriz bunları. Alıştık artık çünkü. Kaldı ki, alışmasak dahi başka şans vermediler bize, tekelci sistemin getirdiği 2 obje sistemin döngüsünde mükemmel paslaşmalarla oynadı ve güç dengesizliğinin iyice artmasını sağladı. İstanbul'un ekonomik gücünü, reklam peşinde koşan iş adamlarını arkasına almış üç malum takım ve onların muadili İstanbul basını...

Bu duruma Eskişehirspor taraftarları mail ve telefonla TRT'nin başını ağrıtmak suretiyle yüzde yüz haklı bir tepki gösteriyor şu sıralarda, ancak açıkçası benim derdim Eskişehirspor'dan ziyade daha geniş bir bakışla "Türk Sporu"na TRT'nin vurduğu balta. Çünkü zaten TRT tarafsız kalmayı başarırsa, yavaş yavaş taşlar yerine oturur ve denge bir şekilde bulunur. Dolayısıyla bir taraftardan ziyade, sporsever olarak yazdım bu yazıyı...

TRT, zaten başlı başına fiyaskolarla dolu, ama konumuz spor madem ki, bu konudaki zırvalıklara değinelim biz de. Bir defa takımlar arasındaki adaletsizlikten önce, TRT'nin misyonunu incelemek gerekir. Bir devlet kanalı nasıl olur da popüler kültürün peşinden koşar, yayın ihalelerine girer ve yorumculuk yapması için emekli futbolcuya milyon dolara yakın meblağ öder? Devlet kanalı dediğimiz kurum, onlarca özel kanaldan farklı olarak zaten kendisine devletin oluşturduğu fondan gelir sağlıyor. Dolayısıyla izlenme kaygısı olmaksızın tüm vatandaşına eşit mesafede durabilmeli.

Cumartesi, pazar ve pazartesi günü yaklaşık 20 kanalda Süper Lig'de oynanan 4-5 maç tartışılıyor zaten yeterince. TRT illa futbol yayını yapacaksa değerli zamanının birazını popüler olmayan takımlara, alt liglere, amatör kümelere ayırsa mesela... Veya daha idealist olalım; TRT niye futbol yayını yapıyor? Buna cidden gerek var mı? Kesinlikle yok. Tamam, ülkemin bazı yerlerinde sadece TRT çekiyor, diyenler çıkar tepki gösterir ama gerçekçi olalım, sadece TRT izleyebilen adam da haftanın 3 günü futbol izlemek istemez zaten. Haber izlemek ister, gündemi merak eder. Ama yok, o uzak memleketteki vatandaş Beşiktaş'ın transferlerini, Galatasaray'ın yeni stadını yada Fenerbahçe'nin Aziz Yıldırım'ını görmeden rahat uyku uyuyamaz, o yüzden ne yapıp edelim TRT'de bunlara yer verelim biz dimi? Akıl alır gibi değil...

Devletin 1. kanalı TRT 1'in hafta sonunu futbola ayırıp çok ihtiyacı varmış gibi İstanbul takımlarını pohpohladığı esnada ülkenin dört bir yanında amatör kümelerde berbat zeminlerde futbol oynamaya çabalarken sakatlanan, otoparkta çekiç atma antrenmanı yapıp sonrasında olimpiyatta madalya alan, kış aylarında dahi ısıtılmadığı için ürkütücü soğuklara sahip salonlarda basketbol, voleybol, hentbol oynarken iyi ısınamadığı için sakatlanan yada gerçek performansını sahaya koyamayan, yedek taburelerinde(!) beklerken hastalanan çocuklar var. Sonra, güzel deri koltuklarında yayıla yayıla oturan büyük patronlar, nam-ı diğer devlet baba "neden bu ülkede sporcu yetişmiyor?" diye sorunca biz yine tepkisizce, "evet yeaa bizden adam çıkmaz, bak Avrupalıya nasıl yapıyorlar bu işi" diyerek iyice dibe vuruyoruz.

Devlet kanalı dahi bu gençlere kayıtsız kalıyorsa bu ülkede, bizden cidden "adam" olmaz...




1 yorum:

  1. Guzel bir bakis acisi. Yillardir bu boyle. Bizden adam olmaz

    Esclr

    YanıtlaSil