11.2.11

Son 15 Günde Olan Biten


Son iki hafta Türk spor medyasınının gündemi epey yoğundu. Aziz Yıldırım’ın geleneksel hakem soyunma odasını basma şenliklerinin 11. yıldönümü yurt ve dünyada şenliklerle kutlanırken Adnan Polat “Ligin birinci ve ikincileri her sene birileri tarafından önceden belirleniyor.” diyerek 17 şampiyonluğu olan bir takımın başkanı olarak yapabileceği en trajikomik açıklamayı yapıyordu. Beşiktaş cephesi de Fırat Aydınus’a tepkiliydi, sebebi İstanbul Büyükşehir Belediyespor deplasmanında Mehmet Aurelio’ya gösterdiği kırmızı karttı, tabi bir de hangi kararlar olduğunu bilemediğimiz “adaletsiz kararlar.”

Pazartesi günü oynanan Eskişehirspor-Konyaspor maçını izleyemeyen taraftarları ise "kısa" bir sürpriz bekliyordu. Bu kısa sürpriz hepimizin vergilerini alan devlet televizyonumuz TRT'den gelmişti. Maçın bitiminden bir buçuk saat sonra yayına giren "1'e 1 Futbol" programında bu maçın özetinin gösterileceği söyleniyordu, ancak özet toplam 56 saniyeydi. Özet bittikten sonra da "Sıkıcı bir maçtı." gibilerinden iki-üç cümleyle konuyu kapatan Sergen Yalçın-Ersin Düzen ikilisi yine İstanbul takımlarını konuşmaya başladılar.
Hafta içi Gaziantepspor’a deplasmanda 3-2 yenilen Galatasaray’da Hagi’yi gönderme senaryoları yazılmaya başlıyordu bile. Beşiktaş’ta ise Serdar Adalı “Hakemi tehdit etmemiz gerekiyorsa alasını yaparız.” kabilinden açıklamalar yapıyordu. İkinci yarı başladığından bu yana galibiyetle tanışamayıp bütün avantajını yitiren Trabzonspor ise bahsi geçen diğer takımların aksine sükunetini ve soğuk kanlılığını koruyordu.


Hafta sonu oynanan Beşiktaş-Karabükspor maçından sonra eleştiri okları bu sefer Mustafa Kamil Abitoğlu’na yöneltildi. Spor programlarının her birinde en az yarımşar saat Almeida’nın vurduğu, çizgiyi geçen fakat gol sayılmayan top konuşuldu. Yorumcular çok şaşırmıştı. Böyle bariz bir hata nasıl yapılabilirdi? Anlaşılan bu güzide yorumcular Haziran 2010’da Dünya Kupası’nı seyretmek yerine karpuz yiyorlarmış. Almanya-İngiltere maçını ne çabuk unutmuşlar. Dünyanın her yerinde sıkça olan, hatta Fifa’nın bunun için önlemler almaya çalıştığı bir olaydan söz ediyoruz sonuç olarak. Ve şu 5 hakemli sisteme geçilmediği sürece de bu hataların önü alınmayacak gibi duruyor.


Hatta, tesadüfe bakın, 2008 yılının soğuk bir Ekim akşamında bu olayın hemen hemen aynısı yaşandı. Bu pozisyon Türk spor medyasının sadece “Evet ya, içerde, tüh.” şeklindeki yorumları ile geçiştiriliyordu. 10 kişi kalıp yedek kalecisiyle oyuna devam etmek zorunda kalırken bir de penaltıdan gol yediği halde maçı 2-2 bitiren Eskişehirspor’un esamesi bile okunmazken Aragones ve Fenerbahçe’nin ne kadar kötü olduğundan bahsediliyordu.
Beşiktaş-Karabükspor maçından devam edelim. Hakeme ateş püsküren Beşiktaşlı yazar ve yorumcular İbrahim Toraman’ın aşağıdaki hareketine değinmediler bile. Halbuki Guti’ye Quaresma’ya böyle bir hareket yapılsa “Yıldız futbolcuların korunması lazım.” derlerdi, ki sezon boyunca da bunu söylediler. Ben de bu görüşe katılıyorum, Emenike’yi yıldız olarak görmüyorlarsa da kendilerine acil şifalar diliyorum.


Gelelim bu pazar oynanan Galatasaray-Eskişehirspor maçına. Pek çok sinir bozucu ayrıntı var. Mesela Batuhan’ın attığı, ofsayt gerekçesiyle verilmeyen golden hiçbir programda bahsedilmedi. Ya da maç boyu bir saniye bile gösterilmeyen 2600 Eskişehirspor taraftarı bir kişinin attığı iddia edilen (ve hala doğrulanamayan) cam şişe yüzünden ana haber bültenlerine konu oldu. Adnan Polat yine açıklama yapıp, hepimizi zan altında bıraktı. Sonra “Şişeyi atanlar tespit edildi.” şeklinde bir video basına servis edildi. Bütün internet siteleri bu görüntüleri yayınladı, ancak atılan bir nesne ve dolayısıyla onu atan adamı hiçbirimiz göremiyorduk. Son teknolojinin kullanıldığı ve UEFA’nın 5 yıldız verdiği bu stadyumda nasıl böyle bir şey olabilirdi ki?
Olayın bir de Lig Tv cephesi var tabii. Bakın kıymetli spiker arkadaşımız(Ertunç Öner) attığımız golden sonra nasıl tepki veriyor: http://www.youtube.com/watch?v=B4Pi2jpiExk(Ağladı ağlayacak derler ya, aynen öyle. )
Maçtan sonraki spor programlarında yüzler gülüyordu. Herkes Galatasaray’ın sonunda beklenen patlamayı yaptığı konusunda hemfikirdi. Hakem çok iyi maç yönetmişti. Eskişehirspor cephesinde ise tek önemli gelişme tabi ki Ümit Karan’ın frikikten gol atması, attığı golden sonra da sevinmemesiydi. Bu ne kadar erdemli bir davranıştı!



Karikatür: Umut Sarıkaya
İki gün evvel Trabzon’da Türkiye ile Güney Kore arasında oynanan dostluk maçında milli takımımızın kaptanı Emre Belözoğlu kırmızı kart görmeyi başararak hiçbirimizi şaşırtmıyordu. Milli Takım Teknik Ekibinin La Liga'daki tek Türk Milli oyuncu Mehmet Topal'ı aday kadroya bile çağırmazken, Nuri Şahin gibi bir yeteneği bile son 3-4 maçtır takıma entegre etmeye çalışırken; saha içi-dışı her hareketi buram buram ofsayt kokan bu adamı her milli maçta banko oynatıp bir de kaptan yapmasının şaşırtmadığı gibi.
İşte böyle bir iki hafta geçirdik. Kimse kusura bakmasın, Bizans denilince de kızılıyor ama, yukarıdaki örnekler bunlardan sadece birkaç tanesi. Bunlar çoğaltılabilir. Ve emin olun ki çoğalacak da. Evet, Türk futbolunun pek çok problemi var, ancak bunların belki de en büyüklerinden biri taraflı medya. Ve maalesef senelerdir çözülmeyen bu problem giderek büyüyor. Biz bile rengi ve tarafı belli olan amatör bir blog sayfası olarak hiçbir takımı ve taraftarı yok sayamazken, sözde profesyonellerin bu tarz hareketler yapması ise insanı kara kara düşündürüyor.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder