26.1.11

Curling ?



Yıl ya 2000 ya da 2001'di, lise yıllarımın bize en hitap eden popüler grubu Duman, Eskişehir'deki öğrenci potansiyelinin ekmeğini epeyce yiyebileceğini hissetmiş ve neredeyse her hafta sonu konsere gelir olmuştu. Bizler de 16 yaşın getirdiği heyecan ve sosyal patlamayla sektirmeden giderdik bu konserlere. Eskişehir Hayal Kahvesi'ndeki bir konserde artık aynı şarkıları evimizdeki bilgisayarda sabitlenmiş winamp playlist döngüsü kıvamında dinlemenin getirdiği buhranla sahneye sırt çevirdik kadim dostum Ali'yle.

Bar taburesinde oturmuş cool(!) bir şekilde biralarımızı yudumlarken televizyondaki görüntüyü incelemeye başladık. İzlemekte olduğumuz kanal, ismine yeni yeni aşina olduğumuz eurosport'tu ama gösterilen oyun(spor olduğunu dahi idrak etmek zaman aldı) daha önce hiç görmediğimiz türdendi. Konser bitimine kadar o bar taburelerinde oturup oyunun kuralları hakkında tahminlerde bulunmaya çalıştık ve kendimizce bir bağlama çektik: Bu bildiğimiz misket ile oynanan çukur oyununun buz versiyonuydu işte. Buzda koridor şeklinde oluşturulan düz bir yolda hedefe yollanan kaya(misket), hog çizgisini (ayakkabının ucuyla toprağa çizilen çizgi) geçmeden elden çıkarılarak eve(çukura) gönderilmeye çalışılıyor. Sonrasında süpürge(miskette karşılığı olmayan detay) yardımıyla takımın diğer üyeleri kayaya yön veriyor ve hızını dengeliyor. Hedefe ulaşınca da puan alınıyor,vs. Aslında birbirinden oldukça farklı olan bu iki oyundan birini hayatında ilk defa görmüş biri için curling = misket demek yadırganmamalı.


Benim curling ile tanışmam bu şekilde oldu. Okul koridorunda bir kaç deneme yapmış olsak da biz bu işi yapamıyoruz diyerek vazgeçmiştik. Bu vazgeçişte okul hademelerinin süpürgelerini çaldığımız için başımızın derde girmesinin de etkisi olmadı değil tabi :) Sonrasında denk geldiğim her platformda ilgiyle izlemekle yetindim.

Süpürge demişken, Banu Yelkovan'ın köşesinde yer verdiği komik Erzurum anısını da es geçmemek gerekir:

Erzurum’un daha az gelişmiş mahallelerinden birine yapılan curling salonunda antrenmanları mahalleli de seyrediyormuş. Bir gün takım antrenman yapıyor, kenarda teyzeler seyrediyor. Bir süre sonra aralarından biri sessizce eğilip, soruyu patlatmış: “Oğul, temizlik ne zaman bitecek de yarışlar başlayacak?”.


İşte yurdum insanının kış sporlarının satrancı kabul edilen, kökleri yüz yıllar öncesine dayanan Curling'e yakınlığı bu kadar. Oysa yarın (27 Ocak'ta) başlayacak 2011 Universiade Kış Oyunları Erzurum'da, yani Türkiye'de yapılıyor ve beni en çok heyecanlandıran iki branştan biri olan Curling'i (diğeri kayakla atlama) Türkiye'nin neredeyse hiç bilmemesi beni üzüyor. Tamam, iklimsel nedenlerle bir İsveçli yada Norveçli kadar ilgi beklemek abesle iştigal sayılır. Ama en azından bir Japonya yada Almanya kadar olabiliriz. Turnuvalarda boy göstermek, izlerken az da olsa bir şeyler bilmek muhakkak daha keyifli olacaktır. Bu nedenle Universiade süresince başucu eseri olarak oyuna dair kuralların Türkçe'sine ulaşabileceğiniz wikipedia yı yakınlarınızda tutmanızda yarar var. Yoksa, ya benim gibi "misket işte kardeşim bu!" diyen Einstein'a ya da temizlik bitse de başlasa çocuklar oynamaya artık diyen teyzeye dönersiniz maazallah :)

3 yorum:

  1. ersözüm süper yazı olmuş. bir de şunu söylemek isterim ki türkiye curling federasyonu başkanı babamdan az curling maçı seyretmiştir :)adam hastası

    YanıtlaSil
  2. eyvallah Sedar. Babana okut o zaman bu yazıyı, kendinden bi'şeyler bulur muhakkak :)

    YanıtlaSil
  3. aklıma çelik çomak geldi :)

    YanıtlaSil